Beyin ve Yaratıcılık

Designers in front of a blackboard

Yaratıcılığı düşündüğümüzde aklımıza ilk olarak sanat gelir. Yazarların, ressamların, aktörlerin yaratıcı olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Bu psikologların Büyük-Y yaratıcılığı olarak bahsettikleri şeydir: Toplum tarafından tanınabilen, profesyonel düzeydeki performans. Peki ya daha küçük ölçekte yaratıcılık için ne söylenebilir? Araştırmacılar buna küçük-y yaratıcılığı diyor. Bu günlük yaşamlarımızda hepimizin sahip olduğu ve gösterdiği yaratıcılıktır. Yeni bir yemek tarifi üretmekten çocukları eğlendirmek için zekice şakalar bulmaya kadar değişen örneklerini bulabiliriz.

Psikologların yaratıcı düşünmeyi ölçmek için kullandığı yöntemlerden birinde bardak, kutu gibi sıradan nesneler için sıra dışı kullanım şekilleri sorulur. Cevaplar akıcılık (fikirlerin toplam sayısı) ve orijinallik gibi farklı boyutları ile analiz edilebilir. Şaşırtıcı şekilde pek çok insan bu görünüşte basit görevde zorlanır ve sadece nesnenin tipik kullanımlarına yakın şeyler önerir. Halihazırda bildiğimiz şeylerin ötesine geçen fikirler talep eden diğer testlerde de aynı şey olur. Bu tür yenilikçi görevler yaratıcılığın sadece tek bir boyutunu değerlendirir. Diğer yaratıcı becerileri ölçmek için pek çok yeni test geliştirilmiştir. Bunlar tasarım için gerekli görsel-uzaysal becerilerden yenilik ve keşif için gereken bilimsel becerilere dek farklı ölçümler sağlar.

İyi ama yaratıcı fikirler nereden geliyor ve bazı insanları diğerlerinden daha yaratıcı kılan nedir?  Romantik görüşler yaratıcılığın kendiliğinden olduğunu varsaysa da, psikoloji ve sinirbilim alanlarında giderek artan kanıtlar yaratıcılığın zihinsel çaba gerektirdiğini göstermektedir. Bu çabanın bir kısmı önceki bilginin dikkat dağıtıcılığı ve yapışkanlığından kurtulmakla ilgilidir. Bulgular genel yaratıcı düşünmenin beynin hafıza ve kontrol sistemleri arasında dinamik bir etkileşim olduğunu göstermektedir. Hafıza olmadan zihinlerimiz beyaz bir sayfa gibi olurdu. Yaratıcılık bilgi ve tecrübeye bağımlıdır. Zihinsel kontrol olmadan düşüncelerimizi yeni alanlara yönlendiremeyiz ve zaten bildiğimiz şeylere takılıp kalmaktan kurtulamayız.

Varsayılan Yaratıcılık

Yaratıcı düşünce kısmen geleceği hayal edebilme yeteneğimiz, yani henüz yaşamadığımız tecrübeleri gözümüzde canlandırabilmemiz ile desteklenir. Akşam yemeğini planlamaktan yaklaşan tatili hayal etmeye dek rutin olarak geleceğin neye benzeyeceğini öngörme yeteneğimize güveniriz. İlginç şekilde beynin geleceği hayal etmeyi sağlayan parçası aynı zamanda geçmişi hatırlamada da etkindir. Bu bölge hippokampustur. Deniz atına benzetilen beynin bu bölgesi temporal loba gömülüdür. Tecrübelerin kişi, yer, nesne, eylem gibi farklı parçalarını bir araya getirmede önemli rol alır. Hafıza kaybı (amnezi) olan hastalarla yapılan bilimsel çalışmalar hippokampusun hatırlama ve hayal kurmadaki rolünü ortaya koymuştur. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRG) çalışmaları beynin nasıl hatırladığı ve hayal ettiğini anlamayı hedefleyen bilimsel çalışmalarda sık kullanılan bir araçtır.

Varsayılan ağ aktivitesini gösteren fMRG görüntüsü

Beyinde bazı bölgeler geçmiş tecrübeleri hatırlarken ve gelecek tecrübeleri hayal ederken aktive olur. Bunlar arasında varsayılan ağ (default network) denilen kortikal bölgeler önemlidir. İlk yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında bu ağın medial prefrontal korteks, posterior singulat korteks, bilateral inferior parietal loblar ve medial temporal lobları birbirine bağladığı görülmüştür. Bu alanlar insanlar beyin tarayıcıda herhangi bir işle uğraşmayıp sadece rahatlamaya çalıştıklarında “varsayılan” olarak aktive olduğu için varsayılan ağ denilmiştir. Kendi halimize bırakıldığımızda çok çeşitli spontan düşünceye dalarız. Bunlar geçmişi hatırlamayı ve geleceği hayal etmeyi içerir. Hippokampus ve varsayılan ağın hafıza ve hayal gücündeki sorumluluğu epizodik hafızanın popüler teorisi ile uyumludur. Bu konstrüktif epizodik simülasyon hipotezidir. Buna göre hem hafıza hem de hayal gücü karşılaştığımız insanlar, yerler ve olaylar gibi epizodik ayrıntıların yeniden birleştirilmesini içerir. Geçmiş tecrübenin hatırlanması bir bakıma o tecrübenin yeniden inşasını gerektirir. Bunun için olayı meydana getiren ilişkili insanlar, yerler ve nesnelerle ilgili parçalar bir araya getirilmelidir. Bu video kayıt cihazının oynat tuşuna basmak gibi basit bir işlem değildir. Benzer şekilde geleceği hayal etmek de geçmişte olanlar üzerine yeni tecrübelerin inşa edilmesini gerektirir. Epizodik sistemin esnek doğası yaratıcı düşünme için özellikle yararlıdır. Yaratıcı düşüncede bilgiler arasında yeni ve anlamlı bağlantılar kurulmalıdır.

Peki hafıza ve hayal gücünü destekleyen beyin kısımları yaratıcı düşünme için de önemli olabilir mi? Bunu araştırmak için yapılan bir deneyde katılımcılara bir dizi ipucu kelimesi verilmiş. Bu kelimeyi 1) geçmişteki kişisel bir tecrübeyi hatırlamak için, 2) olası bir geleceği hayal etmek için, 3) bu şeyin yaratıcı kullanımını düşünmeleri için kullanmaları istenmiş. Bu çalışmada her iki hippokampusun hafıza, hayal gücü ve yaratıcı düşünmenin hepsinde aktive olduğu görülmüş.

Epizodik spesifite indüksiyonu katılımcıların epizodik hatıraları yüksek ayrıntı düzeyinde hatırlamaları için eğitildiği bir prosedürdür. Bu konuda yapılan deneyler epizodik spesifite indüksiyonunun yaratıcı farklı düşünmeyi iyileştirebileceğini göstermektedir. Yakın zamanda izledikleri bir videoyu ayrıntılı bir şekilde hatırlamaları istendikten sonra katılımcılar anlamlı olarak daha fazla ve farklı alanlarda fikre sahip olmuştur. fMRG çalışmasında epizodik indüksiyon sürecinin sol ön hippokampus aktivitesini arttırdığı görülmüştür. Bu yaratıcı performansı epizodik hafızayla ilişkili beyin bölgesine bağlayan bir kanıttır. Sonuçta bulgular varsayılan ağın bir alt sistemi olan medial temporal lobun parçası hippokampusun yaratıcı fikirler üretmedeki rolünü desteklemektedir.

Yaratıcı Düşünceyi Yönlendirmek

Yaratıcılık üzerine araştırmaların ele aldığı tartışmalı konulardan biri bilişsel kontrol fenomenidir. Bu zihinlerimizin içeriğini düzenleyebilme kapasitemizi ifade eder. Yaratıcı düşünme kendiliğinden mi olur yoksa bilinçli olarak bu süreci yönlendirir miyiz? Bir yandan beynimizin filtresini gevşetmek zihinlerimizin dolaşmasına izin verir. Bu da başka türlü aklımıza gelmeyecek fikirlere yol açabilir. Öte yandan tesadüf ve kendiliğindenlik yeniliği veya yararlılığı tek başına garanti etmez. Sıklıkla düşüncelerimizi zaten bildiğimiz şeylerden uzaklaştırmalı ve fikirlerimizin gerçekten işe yarayıp yaramayacağı üzerine sıkı kafa yormalıyız. Bu yaratıcı düşünce sürecinin iki anahtar öğesini vurgular: fikir üretimi ve fikir değerlendirmesi.

Bilişsel nörobilim yaratıcılığın bu iki alanı için kavrayış sağlamaya başlamıştır. Örneğin bir fMRG çalışmasında görsel sanatçılara kısa bir yazılı tarif verilerek kitap kapağı fikirleri üretmeleri ve değerlendirmeleri istenmiştir. Fikir üretimi sırasında hippokampus ve varsayılan ağın aktivitesi artmıştır. Bu muhtemelen epizodik sistemin katılımını yansıtır. Fikir değerlendirmesi esnasında sanatçılardan çizimlerini eleştirmeleri istenmiştir. Bu sırada hippokampal ve varsayılan alanlar yine aktive olmuştur; beraberinde bilişsel kontrolle alakalı dorsolateral prefrontal korteks de dahil frontal beyin alanları aktive olmuştur. Analizde bu alanlar arasında fikir değerlendirme sırasındaki iletişim artışının (fonksiyonel bağlantısallığın) varsayılan ağın spontan/jeneratif yönleri ile kontrol ağının bilinçli/değerlendirici yönleri arasındaki işbirliğini gösterdiği ileri sürülmüştür. Karşıt olarak, verilen bir görev için dikkatimizi odakladığımızda kontrol ağının verimli çalışmasına ihtiyaç duyarız. Varsayılan ağın zihin gezintisinden ise uzak durmamız gerekir. Sanatçılar ile yapılan araştırmalar genelde ayrı çalışan bu beyin ağlarının yaratıcı düşünce sırasında birbiriyle iletişim kurduğunu öne sürmektedir.

Beynin bağlantı paternlerindeki farklılık yaratıcı düşünmedeki bireysel farklılıkların nedenini anlamamıza yardım edebilir mi? Neden bazı insanlar diğerlerinden daha yaratıcıdır? Belki de yaratıcı insanlar sorunları çözerken varsayılan ve kontrol ağlarını daha kolay beraber aktive edebilmektedir. Deneklerden fMRG taraması esnasında yaratıcı fikirler geliştirmeleri istenen bir araştırmada beyin paternleri ile fikirlerin kalitesi arasında bağlantı olup olmadığına bakılmıştır. Kişiler arasında yaratıcılık açısından çok büyük fark vardır. Bazı kişiler nesnelerin yaygın kullanımına yakın örnekler söylerken diğerleri daha yenilikçi cevaplar bulabilir. Bu araştırmada verileri analiz etmek için konnektom-temelli öngörü modeli (connectome-based predictive modeling, CPM) kullanılmıştır. CPM ile karakter ve zeka gibi davranış özelliklerindeki bireysel farklılıklar karakterize edilebilir. Modeller inşa edildikten sonra yeni katılımcıların beyinlerindeki fonksiyonel bağlantılar üzerinden CPM kullanılarak bu özellikler öngörülebilir. Bahsettiğimiz çalışmada CPM beynin bağlantı paternlerine göre kişilerin yaratıcı yeteneklerini tahmin etmede kullanılmıştır.

Analizlerde yaratıcı kişilerde varsayılan, kontrol ve çıkıntı ağları (varsayılan ve kontrol ağları arasında gidip gelmeyle ilişkili bir ağ) arasında daha güçlü fonksiyonel bağlantılar olduğu görülmüştür. Beynin bağlantı paterni yaratıcılık puanını güvenli bir şekilde öngörebilmektedir.

Yaratıcılığı Arttırmak

Psikoloji ve nörobilim yaratıcı beynin çalışma şeklini anlamamıza yardım etmektedir. Yukarıda özetlediğimiz gibi yaratıcı düşünme beynin varsayılan ve yönetici kontrol ağları arasındaki etkileşimle ilişkilidir. Bu bağlantılar fikirlerin kendiliğinden üretilmesini ve ardından eleştirel değerlendirilmesini sağlar. Ayrıca hafıza sistemi de buna katkı sağlar. Geçmişi hatırlamamızı ve geleceği hayal etmemizi sağlayan ağlarla yaratıcı düşünmemizi sağlayan ağlar aynıdır.

Birkaç önemli soru hala cevaplanmayı bekliyor. Yaratıcılık arttırılabilir mi, nasıl arttırılabilir? Şimdiye kadarki bilgiler beynin bağlantıları üzerinden yaratıcı düşünme yeteneğinin öngörülebileceğini göstermiştir. Bu bağlantılar yaratıcı düşünmeyi iyileştirmek için kuvvetlendirilebilir mi henüz bilmiyoruz. Bunun için katılımcıların uzun süre gözlemlendiği çalışmalara ihtiyaç vardır. Uzun dönemde yaratıcılık arttırılabilir mi henüz bilmesek de bazı stratejilerin kısa dönemde yaratıcılığı arttırdığını biliyoruz. Varsayılan ağın esnek ve üretici potansiyelini kullanarak yaratıcılıkta kısa süreli artış sağlanabilir. Örneğin bir problemi çözerken takıldığımızda bazen ara verip zihnimizde fikirlerin serbestçe uçuşmasına izin vermek yaratıcı bir çözüm bulmamıza yardım eder. Bir başka strateji epizodik sistemin hazırlanmasıdır. Epizodik indüksiyon sürecinden daha önce bahsetmiştik. Bunda geçmiş deneyim olabildiğince ayrıntılı hatırlanmaya çalışılır. Epizodik indüksiyon ile kişinin yaratıcı düşünme görevinde ürettiği fikirler geçici olarak artar.

Resim yapma veya bir müzik enstrümanını çalmayı öğrenme gibi yaratıcı bir hobiyle uğraşmak yaratıcılığı sürdürülebilir şekilde orta derece kuvvetlendirebilir. Örneğin nasıl müzik yapılacağı öğretilen öğrencilerin zaman içinde müziksel yaratıcılığı artar. Fakat bu kazanımlar kişileri genel olarak daha yaratıcı kılar mı net değildir. Bilişsel beyin eğitim programlarının yetersiz kaldığı alanlardan biri budur. İnsanlar eğitildikleri spesifik görevlerde daha iyi olurlar fakat bu diğer görevlere genellenemez. Nörobilim araştırmaları yaratıcılığın genel olarak nasıl arttırılabileceğini gösterene kadar yukarıdaki stratejileri kullanabiliriz.

Referans

Mecburi hizmetini Silopi Devlet Hastanesi’nde yapmıştır. Şu anda Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışmaktadır. Uzm. Dr. Deniz Doğan tıp fakültesi eğitimini 2010 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamlamıştır. Tıpta uzmanlık eğitimini 2015 yılında Trakya Üniversitesi’nde tamamlamıştır.
Exit mobile version